Yazdır  
BÜTÜN BAHARLAR İPTAL
Hakan Zat Köşe Yazısı
Uzaklardan bir virüs geldi.
Ne alışkanlık bıraktı, ne yaşam düzeni.
10 Mart günü tanıştığımız Covid19, yeni hayat tarzını adım adım hayatımıza işledi.
Evde oturmayı öğrendik.
Doğru el yıkamanın değerini hissettik.
Öpüşmeler, sarılmalar bitti.
Mesafelendik.
Tokalaşmalar bizi terk etti.
Gönül selamına geçtik.
Bütün baharlar iptal.
Corona’yla kendimizden geçtik.
 
BİZE İŞ LAZIM
Üretemez haldeyiz.
İş dünyası kilitlendi, çalışan kesim örselendi.
Ticaret fren yedi.
Projeler ertelendi, planlar ötelendi.
Peki bu durum ne kadar sürdürülebilir?
Gelir kaybına uğrayan toplumsal katmanlar hangi aşamaya dek dayanabilir?
Dünya genelinde bir çok devlet, güçlü ekonomik kararlarla ve çözüm odaklı finansal destek vizyonuyla konuyu halletmeye çabalıyor.
İnsana verilen değer, sosyal devlet anlayışıyla yükseliyor.
Bizdeki tablo iç açıcı değil.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin üretmeden ayakta kalması neredeyse imkansız. Faaliyet verebilmeleri için, piyasanın sağlıklı işleyişe kavuşması ve yeniden yapılanmanın vakit geçirmeksizin tamamlanması gerekiyor.
Mevcut şartlarda iyimser düşünmek zor.
Virüs probleminin yakın zaman dilimi içinde kontrol alınması zayıf ihtimal. Grafiğin az da olsa pozitif verme olasılığı, en erken Haziran başı. Yaz mevsimiyle birlikte artacak hava sıcaklıkları salgının hızını kesecek gibi görünse de, tehlikenin tam olarak savuşturulması epey zaman alacak gibi.
Corona, sebep olduğu hayatların yanı sıra, ekonomik olarak batıracağı insanlarla da çok can yakacağa benziyor.
Bize iş lazım, başka çare görünmüyor.
 
TÜKETİRKEN TÜKENMEK
Evde kalmanın önemi, kıymeti ve mecburiyeti tartışılmaz.
İnsandan insana çok kolay taşınan virüsten mümkün olduğunca uzak durmak adına, izole yaşam tercihi tek formül.
Ancak, sürecin hem psikolojik, hem de sosyal yönlerini yönetmek sanıldığı kadar kolay değil.
Yaşamının büyük bölümünü farklı kriterler ve disiplinler içinde geçiren insanların, aniden eve dönüş yapmasının travmatik sonuçları var. Sürekli tüketen bir yapı, devamlı pasifize olma durumu, tahammülleri zorlamaya başladı.
Ekonomik potansiyel kayıpları, yaşam kalitesine doğrudan tesir ediyor. Ana ihtiyaç kalemleri konusunda yeterli devlet desteği gelmeyince, imkanlar daralıyor, moraller bozuluyor.
Tüketirken tükenmek var işin ucunda.
Hepimizin önce hayatta, sonra ayakta kalması gerekiyor.