Yazdır  
DENİZ GEZMİŞ YUSUF ASLAN HÜSEYİN İNAN
Esat KORKMAZ
ZerParola Dergisi
Köşe Yazarı
68 Ruhu’nun yaşama taşındığı yıllarda, bu olayları hazırlayan tarihsel koşullara indirgenemeyecek bir yan bulunmaktadır. 
Yani, içinde gerçekleştikleri koşulları aşan, tarihsel neden-sonuç ilişkileri çerçevesinde açıklanamayacak bir oluş boyutu vardır.

68 Hareketi, kendi sonuna koşarken yeni bir yaşamın, yeni bir dünya olanağının su yüzüne çıktığına tanıklık etti. 
Yeni olanı, yeniliği içinde düşünmeyi beceremediğimiz için tarihle devrimci-oluşu birbirine karıştırdık.
Devrimci oluşu, tarihsel koşullara indirgeyiverdik. 
Oysa 68 tarihi dediğimiz şey, devrimci-oluşun bir boyutundan başka bir şey değil.

TARİHE SIĞMAYAN

68 Ruhu’nda, tarihsel olmayan, tarihe sığmayan ya da tarihi aşan bir boyut vardır.
68 Ruhu’nun devrimci-oluş hali, aynı ruhun yaşama taşıdığı seçenek devrimci hareketten-hareketlerden sonsuzca olanağı içinde taşır; bunlardan yalnızca gerçekleşen hareketler tarihtir, diğerleri olanaktır. 
68 Hareketi, olanaklı olanın açılmasıdır; açılmayan sonsuz seçenekler dünyası, olanaklar alanı durumunda, tarih dışında-tarih olamamış biçimde varlığını sürdürür.

Yeni olan ortaya çıkmadan önce olanak olarak mevcuttur. 
Eskinin potansiyeli anlamında tarih olmamış ya da tarih olma olanağını bulamamış olanak, tarih olmuş yeni kadar gerçektir. 
Tohumun içindeki ağaç gibi; tohumun içindeki ağaç, ağaç olamamışsa yeni-gerçek değildir; eskinin yani tohumun olanağı olarak varlığını sürdürür. 
Bir başka örnek, ruhumuz kendini yakarak bedenimizi kurar; ruhumuz, bedenimizi kurma konusunda sonsuz olanağa sahiptir.
Güzel, iyi, çirkin, sakat, uzun, kısa vb gibi. 
Bu olanaklardan yalnızca bir seçenek, olanağın açılımı olarak dünyalaşır.

ANLAMAKLA BAŞLAR 
68 Ruhu, bedenimizdeki ruh gibi bir ruhtur.
Kendini yakarak, yaşa-dığımız 68 olaylarını tarih yapmıştır. 
Tarih olmayan yan sonsuzca yaşayacak olan devrimci-oluş yanıdır. 
Açılımı gerçekleşmeyen olanak görünmediği için yaşama taşınan 68 olaylarını, olanağı da kucaklayacak biçimde algılama kolaycılığına taşınıyoruz. 
Ve 68 Hareketi’ni bilince taşımakta zorlanıyoruz. 

Tarihe sığmaması demek, oluşun-olanağın tüm seçeneklerinin tarihte olmaması demektir bir bakıma. 
Yenilen 68 Hareketi, yaşama taşınan olanağın çıkmazı olmuştur. 
Eğer bizler tarihi değiştirmek istiyorsak, yaşama taşınan seçenekteki yenilgiyi abartmaktan-çoğaltmaktan vazgeçip, 68’in devrimci-oluş olarak tanımlayabileceğimiz alana taşınmak zorundayız. 
Çünkü yaşama taşınan seçenek-seçenekler yenilgiye uğradığında, tarih olamamış seçeneklerin de üzerini örtülmüştür.
Bu örtüyü çekip kaldırılmadan 68 devrimciliği yaşatılamaz. 
Öyleyse yaşanan 68 Hareketinin tarih içindeki geleceğinden çok, 68’linin devrimci-oluşu, yeniyi yaratma, tarihi değiştirme konusunda bu olanağı devreye sokmak gerekir. 

OLANAKSIZI İSTEMEK
Demek ki 68 Hareketi, olanaksızı isteyen bir gerçekçiliktir.
Tam da bu nedenle 68 Hareketi, Paris sokaklarında duvarlara 
“Gerçekçi ol, olanaksızı iste” sloganıyla başladı. 
Olanaksız gerçek, ütopyadır; 
68’li ütopyanın taşıyıcısı olmak önemlidir. Gezi’de bu ütopyayı kimlerin taşıdığını gördük.

Artık asıl kriz kaynağı, 68’li olayın kendisi değil, 68’li olanakların örtülmesidir.
Bu krizi çözmek elimizdedir. 
Devrimci-oluş, devrimci olanağı-olanakları yarattığına göre devrimci siyaseti-politikayı yapılandırabilmek için devrimci-oluşa dönmek ve devrimci-oluşun olanaklarını yaşama taşıma uğraşına girmekten, başka çıkar yol yok gibidir.

DENİZ’LERİN İDAMI

5–6 Mayıs 1972’de Ankara Merkez Cezaevi’nde gece boyunca olağanüstü bir hareketlilik gözlendi. 
6 Mayıs Hıdrellez’di; doğa canlanıyordu.
Doğadaki gizli nesnellik, yeni nesneler yaratmak için kendi kabından taşıyordu. Havaya, toprağa ve ete “can” yürürken, üç “canın” canı alınıyordu. 
Halk katında ve folk felsefe zemininde “can” ölmezdi.
O nedenle Deniz’in, Yusuf’un ve Hüseyin’in canları, güvercin donuna (bedenine) uğurlandı.
Acıydı.
Acı, mücadelede bayraklaştı.