Yazdır  
KABAN’A BÜYÜK DARBE
Bahçeşehir Şelale Villaları 251 Ada 1 Parsel'deki riskli bina raporları, site başkanı Mehmen Kaban'ın başına büyük iş açtı. Villaların imalatçısı Nurol İnşaat, ürettiği yapıların sağlamlık durumunu yeniden tespit etmek için yasal girişim başlattı.
Mehmet Kaban ismini sürekli zikretmek hoşumuza gitmiyor.
Sanıyoruz, o da keyif almıyordur.
Zamanında belirtmiştik;
‘Şelale Villaları 251 Ada 1 Parsel’deki site başkanlığından ve 3 kişilik Aşçıoğlu koordinasyonundan istifa edin, adınız anılmasın.’
‘’Yapamam’’ dedi.
‘’İmzaları ben attım, diyaloğu ben başlattım, yetkilerle ben donatıldım.’’
Saygı duyup işimize geri döndük.
Konunun üzerine sağlam eğilince, sayın Kaban’ın Mevlüt Uysal zamanından beri emsal, masal işlerini kovaladığını, bitip tükenmez para aşkıyla kanat sesleri yakınlaşan talih kuşunu aradığını gördük.
İnsanlığın menfaat için kaç karaktere bürünebileceğine, kaç kişiliğe bölünebileceğine dair sosyolojik tezler ördük.
HASTALIKTA SAĞLIKTA
27 Aralık’ta ameliyat geçirdim.
Arayan aramayan dostları, soran sormayan arkadaşları, adına komşu denen kalabalığı duygumun bir kenarına iliştirdim.
Biz, başkaları için canımızla mücadele verirken, skor yönünden fazlalık görünenlerin, samimiyet açısından hayal kırıklığından öte anlam içermediğini yine, yeniden öğrendim.
Daha da geliştim, daha da pekiştim.
Evde dinlenirken süreçle iletişimimi kesmedim.
Bir çok kurumla görüştüm.
Ne İBB’si kaldı, ne Kiptaş’ı.
Ne mimarlar mühendislik odası, ne şehir plancıları.
Şelale Villa 251 Ada 1 Parsel’deki durumu derin boyutlarıyla ve tüm yanlarıyla analiz ettim.
Yaptıklarım tamamen gazetecilik refleksi ile alakalıydı.
Dün 10 Ocak’tı.
Gazeteciler Günü.
Nezaket sergileyip emeğimizi değerli kılan, yüreğimizi onurlandıranlar da vardı, hiç oralı olmayanlar da.
Hayat yeni deneyimler sunuyordu sürekli.
Hastalıkta ve sağlıkta.
ZAMANI GELMİŞKEN
İçimizi biraz döktükten sonra,
‘’Kaban’a ağır darbe’’ başlığımızın altını dolduralım.
Durum şöyle efendim;
‘’Bahçeşehir, toplu konut projesidir mantığını baştan beri önde tutuyoruz. Kent yönetim planı olan bir yaşam alanının bütünsellik içerdiğini ve parsel bazında değil genel ölçütlerle değerlendirilmesi gerektiğini savunuyoruz.
Teknik ve teorik açıdan haklılığımızı, kentin kuruluşunda öne çıkan kriterlerle, belgelerle ve sözleşmelerle destekliyoruz.’’
Buraya kadar tamamız.
Sayın Kaban 251/1’e meşruiyet kılıfı edinmek için ne demişti;
‘’Ben ve komşularım emsal hakkımızın olduğunu sonradan öğrendik. Piyango gibi bir şey bu. Evlerimiz yıprandı, eskidi. Depreme karşı kendimizi güvensiz hissediyoruz. Daha teknolojik, daha emniyetli, daha sağlam konutlarda oturmak istiyoruz. Hakkımız olan emsali leed sertifikası ile bütünleştireceğiz.
Doğaya dost, çevreci, Bahçeşehir’e yakışan sempatik bir proje üreteceğiz. Henüz kesinleşmiş bir durum yok.
Komşularımızı üzecek bir şeye kalkışmayız.
Emsal sınırlarımızı aşmayız.
Aşçıoğlu bizlere proje beğendirecek.
İşimize gelmezse yaptırmayız.’’
Sonra ne oldu?
Beyefendi, 2022 Eylül sonu, Ekim başı gibi villalardan karot aldırmaya başladı.
Anlaştığı denetim firması çürük raporu vermeye dünden hazırdı.
Her şey banknotların sıcaklığına, uyumlu çalışmaya, el sıkışmaya bakıyordu.
Gerisi kolaydı.
Tilki sessizliğinde ve sinsiliğinde adımlar atıldı.
Kaban bir değil, bin defa yanıldı.
Karşısında halk iradesi, arkasında binler vardı.
Sekiz farklı siyasi parti, 15’e yakın sivil toplum kuruluşu, meslek örgütleri, bina yöneticileri, aktivistler, aksiyonerler, yerel basın emekçileri projeyi istemiyordu.
Sayın Kaban, farkında olmadan Bahçeşehir’i kenetledi.
Uykudaki isyanı alevlendirdi.
‘’Riskli bina raporu’’ alarak projeyi kentsel dönüşüm kapsamına dahil etmekti ana fikri.
Fazla emsal, pek çok daire, maksimum para demekti.
Kazanmalıydı.
İhtiyacı vardı.
Henüz 72 yaşındaydı.
100 yıl daha yaşamalıydı.
OYUN BOZULDU
Mevzuyu nihayete erdirelim.
Bahçeşehir halkına müjdemizi verelim.
Mehmet Kaban adını bir daha anmamak üzere tarihin uygun bir yerine etiketleyelim.
Efendim durum şöyle;
Bahçeşehir’in kurucuları, imalatçıları firmaların kurmayları ile hem telefon yoluyla, hem toplantı formunda seri görüşmelerimiz oldu.
251/1’e yönelik yazı dizimiz Mesa ve Nurol üst yönetimlerinin kulaklarına dokundu.
Nurol’un ürettiği 30 yaşına gelmemiş şato görünümlü villalara çürük damgası yapıştırılması hassasiyetleri zedelemiş.
Nurol’un patronu Çarmıklı ailesi, saçmalıktan başka bir kıymet taşımayan durumun şeffaflığa kavuşturulması için avukat ordusunu görevlendirmiş.
251/1’deki çürük kararının düzeltilmesi, hatanın üzerine gidilmesi ve muhtemel kasti hareketlerin önüne geçilmesi için belediye ile görüşülmüş.
Mehmet Kaban’ın çürük, işe yaramaz diye kestirip attığı villalara bu kez Nurol İnşaat ekipleri denetim yaptıracak.
Yeniden karot alınacak.
Villaları hurdaya çıkartan olumsuz raporların bilimsel değeri, içeriği, niteliği ve gerçekliği araştırılacak.
Türkiye’nin en yoğun betonunun, en kaliteli demir malzemesinin, en üst standart ürünlerinin kullanıldığı villaların neresinde risk olup olmadığı, hangi bölümünde sorun yaşandığı konusunda hakikate ışık tutulacak.
Süreç, Nurol İnşaat’ın çamur sıçratılan kurumsal itibarının geri iadesine kalmıştır artık.
Hukuka bırakılmıştır.
Rasyonelliğe, realiteye, adalete yön almıştır.
Perde arkasından iş çevirmeye çalışanlar, oyun içinde oyun tasarlamaya uğraşanlar, para için rotasını şaşıranlar layık oldukları seviyelerde, layık oldukları biçimde karşılanacaktır.
Her çehresinde bin sahtelik barındıranlar, uluslararası kalite profiline sahip şirketlerin marka değerine gölge bırakanlar,
güçlü cevaplarla yanıtlanacak, maddi, manevi tazminata mahkum kılınacaktır.
Gazeteciliği birilerinin gönlünü okşamak için yapmıyoruz.
Bazıları bizi sevsin diye çırpınmıyoruz.
Akli melekelerimizin ve mesleki tecrübelerimizin gösterdiği yol, yöntem, çözüm ve sorumlulukla davranıyoruz.
Bizim ne Bahçeşehir’de, ne başka bir semtte evimiz yok.
Mülkümüz yok.
Emekliliğimiz yok.
Maaşımız hiç yok.
Kimseye borcumuz da yok, kimseden korkumuz da.
Bu güne kadar kent savunması için direnenlerle yan yana yürüdük.
Öyle uygun gördük, öyle düşündük.
Emeğimizin, bilgimizin, çevremizin, samimiyetimizin, özverimizin sömürüldüğünü hissettiğimiz an, çayı çorbayı, yarını sonrayı yarıda bırakıp masadan kalkmayı da biliriz.
Sayın Kaban yenilmiştir artık.
Aşçıoğlu'na mazeret mi yetiştirir,
Nurol İnşaat'tan özür dileme yarışına mı girişir,
Akp kanadını ikna etmek için alternatifler mi geliştirir,
villa maliklerinden gelecek tepkilerle mi yüzleşir, yaşayacak, göreceğiz.
Sonlandıramadığı, başaramadığı, eline yüzüne bulaştırdığı bir projeyi ''Ben karşı çıktım, yaptırmadım.'' demesini, kahramanlık elbisesi giymesini, Bahçeşehir'e şirinlik gösterisiyle geri dönmesini de bekler haldeyiz.
Şimdiden bilsin ki, yemeyiz!
Günler huzur, afiyet, şans getire.
Haydi rastgele!!