Yazdır  
ZAMANIN DEĞERİ
Zaman, anlaşılması zor bir kavram. Kimine göre boyut ötesi, kimine göre anın nefesi.
Hayat denen unsur herkes için, farklı yerlerde, farklı kişilerde, farklı zevklerde, farklı şartlarda, farklı değerlerle değişkenlik gösterir.
Farklı olmayan tek bir unsur vardır.
O da; zaman!
Dünyanın hangi noktasında olursan ol; ister zengin ol, ister fakir, ister cahil ol, ister müneccim; yaşam herkese 24 saatlik süre tanıyor.
Yaşanılan ömürden çok, nasıl yaşadığını; yaşaman için de, nasıl yaşamaya karar verdiğini içeriyor…
Sağlıklı, zengin olup mutsuz olanları da, yiyeceği lokması olmayıp, mutlu olanları da biliyoruz…
Çocuklar, bu konuda en başarılı olan kategoride yer alıyor.
Etiyopya’da açlığın, Suriye’de savaşın merkezinde, ülkemizde kimsesiz çocuklar yurdunda bulunan çocuğa verilen bir şeker ile tebessümünü, yetişkin bir kişiye verilen bir kutu kaliteli çikolatada bile hemen markasına, büyüklüğüne bakılması, sanırım bunun en basit ve belirgin anlatımı olacak.
YETİŞKİN MUTLULUĞU
Neden yaşımız küçükken mutluyduk da; yaş ilerledikçe yüzümüz düştü?
Zaman bize ne öğretti?
Beklentiler mi değişti; yoksa dünya mı değişti? Çocuk, yetişkin bir kişinin kendisine ağaçtan elma verdiği dönemde mutlu olurken, niye yetişkin yıkanmış ve tabakta yanında bıçakla sunulan aynı elmadan mutlu olmuyor?
Mutluluğu; Charles de Montesqueiu ‘mutluluk, varılacak istasyon değil, yolculuk biçimi’, Konfüçyus ‘insan iyi şeyler düşündükçe, hem kendi dünyasını, hem de dünyayı iyi hâle getirir’, Lika Chase ise ‘mutluluğun temel koşulları; yapılacak bir şeye, sevecek bir şeye, ümit edici bir şeye sahip olmaktır’ şeklinde anlatır.
BAKILAN VE GÖRÜLEN
Bu konu biraz da, Iceberg’e hangi taraftan baktığımız ile ilgili..
Diğer bir ifadeyle; ‘bardağın yarısı boş çok kötü’ mü diyoruz; ‘bardağın yarısı dolu, bununla ne elde edebiliriz’ mi diyoruz!
Yapılan yorumlar mutluluk veya mutsuzluk yoluna bizi yönlendirebilir.
Bence çocukların ‘yarısı dolu’ diyebildiği şekilde bakılması gerekli...
Olmayan şeyleri düşünmek yerine, olanlarla neler yapılacağının düşünülmesi; olayın nirengi noktası…
ZAMANI NASIL ETKİLER?
Sağlıklı olup bir kenarda evden dışarı çıkmadan oturan sayısız insan tanıdım.
Birisi ‘ben ev hanımıyım, sadece komşuya giderim, yalnız bu mahalle dışına çıkmaya cesaret edemem’ diyendi…
Diğeri ev hanımı olarak, önce el işleri ile küçük kazançlar elde etmiş, sonra arkadaşlarını toplayarak kooperatif kurmuş ve her birine kazançlar elde ettirmiş kişi idi.
Araba kazası ile belden aşağısı felçli olup, hayatı bırakanları da gördüm; boyundan aşağısı tutmayan ama fizik konusunda büyük sesler getirmiş Stephen Hawking gibi bilim insanlarını da…
Bir de eğitimlerde anlattığım hikâyeyi anlatmadan geçemeyeceğim…
HİKAYE ŞÖYLE
İki yatalak hasta yaşlı bakım evinde yaşam sürdürüyordur.
ikisinin de hayatta yakını yoktur.
Biri perdenin olduğu tarafta yatar.
Arada sırada perdeyi aralar.
“Bahçede çocuklar koşuyor, anne çocuğu havaya kaldırdı, insanlar mutlu.” diye arkadaşına olup biteni anlatır.
Diğeri dayanamaz.
Arkadaşının ölümünü bekler ve onun yatağına geçmeyi hayal eder.
Bayram gelir.
Bakımevinde az kişi kalmıştır.
Bundan istifade cam kenarında yatağı olan yaşlıyı yastıkla boğarak öldürür.
Bayramın ardından doktorlar kata çıkar.
Ölen hasta fark edilir.
Ondan boşalan yatak arkadaşının yatağıyla değiştirilir.
Hayatta kalan muradına ermiş, cam kenarına geçmiştir.
İlk işi dışarı bakmak olur.
Ortada ne bahçe vardır, ne çocuklar, ne oynanan oyunlar.
Pencere havalandırma boşluğuna bakmaktadır.
Öldürülen hastanın anlattıkları ruhunun yansımalarıdır.
SONUÇ
Herbirimiz herhangi bir aile, yer, zaman seçimi yapmadan bu dünyaya geldik.
Olan şartlar ile bizim yaratacağımız şartlar birleşince, ortaya hayat çıkıyor…
Bu şartları nasıl hazırlayacağınız, ne kadar sürede hazırlayacağınız, kimlerle hazırlayacağınız, hayata geliş şartlarınızdan daha da etkili..
Hepimiz için saatler aynı hızda dönerken, süreyi kullanmak-kullanmamak, sürekli düşünmek-harekete geçmek, hep geçmişte yaşamak-yarın için plân yapmak, sadece hayal etmek-hayali gerçekleştirmek için harekete geçmek arasında yaptığımız seçimin sonucunu yaşayacağız…
Bill Gates, kim bilir 10 dakika fazla yaşamak için neler verirdi!
Ama Bill Gates’i Bill Gates yapan sadece oturmayıp, harekete geçmiş olması! Kendimden örnek vererek bitireceğim… Hastalığımdan dolayı 3,5 yıl eve kapatıldım, sonra yatalak kaldım, tıp %1500 ölmeliydim dedi ama yaşadım!
Mücadele etmesem, yatalak kaldığım dönemde, yani 26 sene önce ölmem gerekiyordu..
Bugün 950.000 epilepsiliyi yürütüyorum, 25 yılda emekli oldum ve ülkemizde ilk mobil akademik sözlükleri hayata geçirdim.
Demek ki; zaman ilerlerken en önemli unsur, hayatı seyretmekten çok; hayata katılarak, çevremizdekileri katarak, zamanın dönüşüne ayak uydurulmasını sağlamak!
Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe ve bilgi elde edilir. Eylem olmadığında, vizyon bir rüyadır. Vizyonu olmayan eylem ise, boşa zaman geçirmektir. Eyleme sahip bir vizyon, dünyayı değiştirebilir. Hepinize kaliteli zaman geçirmeniz dileğiyle, mutlu bayramlar diliyorum…
Ebru ÖZTÜRK
Epilepsi ve Yaşam Derneği Başkanı
ZerparolaHaber
Köşe Yazarı